29 Ekim 2008

Okçuluğu Seviyorum

- Okçuluk sporuna beş yaşında başladım.
- Köyde dedem ilk yayımı yapmıştı bana ılgın ağacından; baş parmak kalınlığındaki ılgın ağacın dalını eğip kınnap ipiyle iki dal ucunu bağlamıştı, damın üstüne saçak niyetine konulmuş kamışlardan bir tane çekip ucuna üçgen kesilmiş tenekeyi kıvırıp taktı. Takılan bu uca biz şip derdik o zaman. Sazın (kamışa da saz derdik) arka tarafına çakıyla çentik açtı, oku kınnap ipin üzerine taktı, kınnap ipini 40-45 cm. çekip yayı gerdi ve ok yaklaşık 40 m. ileriye fırladı gitti. İlk okçulukla böyle tanıştım 1973 yılında. Ama bu Türk köylüsü nasıl bildi, nerden gördü de bu yayı, oku yaptı ? Hepimiz yapmadık mı çocukluğumuzda yay ve ok. Evet yaptık ama içimizden geldi de yaptık, neden yaptığımızı bilmeden yaptık çünkü, bizim kanımızda var okçuluk .
- Ve tüm engellemelere rağmen çok şükür bu güne kadar geldik, sizin için okçuluğu elimden geldiği kadar objektif olarak araştırıp, irdeleyip sunmaya çalışıyorum.
- Kanımızda dolaşan okçuluk, yabancı bir spormuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Okçuluğu okçuluk yapan Türkler, günümüzde okçuluk sporuna karşı yabancılaştırılmıştır. Oysa ki Osmanlılar zamanında sadece İstanbul' da okçuluk malzemesi üreten iki yüzün üstünde imalathane vardı. Şimdi koskoca Türkiye' de bir tane bile yok, yazık. Yay ve ok yapma zanaatı malesef bize aktarılamadan bitti. Rahmetli Selim Sırrı Tarcan' ın anlattığına göre; '' en son, yay ve ok yapan ustamız 1930' lu yıllarda ölmüş, ustamız son zamanlarında sigara ağızlığı yapıp satarmış İstanbul' da''. Sahip çıkamadık ecdat yadigarımıza, en güzel kültür bağımızı koparttık ne yazık ki.
- Edirne' de, Gelibolu' da, Bursa' da, İstanbul' da ve o zamanlar Osmanlı toprağı olan Mısır' da, alanları onlarca dönüm olan Ok Meydanları mevcuttu. Ok meydanlrında sadece Okçuluk sporu yapılır, yabancılar bu alanlara giremezdi. Çok güzel bir hiyerarşik sisteme sahip olan Ok meydanları şimdiki kulüplerden çok daha üretkendi. İnanılmaz bir disiplin ve saygı vardı, usta çırak ilşkisinin yanısıra askeri eğitime de sahipti. Yıllarca okçu olmak için uğraş verenler ustasından kabza alamazlarsa ağlayarak Ok meydanına veda ederlerdi. Ok meydanından kabza alarak çıkanlar gerçekten tam bir okçu, tam bir asker, tam bir keskin nişancı ve tam anlamıyla sporcu olurdu.
- İnsanımız malesef kitap okumayı pek sevmiyor, ben de bunu bildiğim için internet ortamında gerçek okçuluğumuzu anlatmaya çalışacağım. Zaman zaman günümüz okçuluğuna değinsemde esas düşüncem bu günkü okçuluğumuzu atalarımızın çalışma sistemi üzerine oturtmak. Yani o zamanki okçuluğu inceleyip günümüze uyarlayabilmek. Amerika, Türk-Osmanlı okçuluğunu çok iyi araştırmış; hem okçuluk malzemelerini hemde ok atış tekniklerini günümüze uyarlayıp 1940' lı yıllardan sonra kullanmaya başlamıştır. Ki bunu yapan yabancı bir devlet, biz de Kore ok atış tekniği mi güzel ,yok İtalyan okçuluğunumu örnek alsak falan filan ; dön özüne de kendin üret, aç arşivlerini de incele. Günümüz için okçulukta başarı nasıl elde edilir, kendi öz sistemini ve atış tekniğini koy ortaya, nerede !
- Daha fazla bu konuyu uzatmayacağım, bundan sonraki blog yazılarımda Türk-Osmanlı Okçuluğu' nu belgelere ve yazılı kaynaklara dayalı olarak elimden geldiği kadar detaylı anlatmaya çalışacağım inşaallah.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

İçinde bulunduğumuz durumu çok guzel yorumlamışsınız Rıdvan hocam. Gelecek yazılarınızı bekliyorum.

“Archery is a good mental sport. It teaches you a lot discipline”

Okçuluk faydalı bir zihinsel spordur. Bize bir çok displin kazandırır.